|
Tweet |
Sancar, değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi:
“Bugün Türkiye’de tartışılması gereken asıl konu enflasyonun kaç çıktığı değil, bu enflasyonun nasıl ve kimler tarafından hesaplandığıdır. TÜİK’in açıkladığı rakamlar, Kulp’ta pazara giren yurttaşın gördüğü artışlarla hiçbir şekilde uyuşmuyor. Çünkü enflasyonu belirleyen yöntemler, halkın yaşadığı hayat pahalılığını değil, iktidarın görmek istediği tabloyu esas alıyor.
Bir ürünün fiyatı bir hafta içinde iki kez değişirken, kamuoyuna ‘enflasyon düştü’ denilmesi, ekonomik gerçeği tahrif etmektir. Raflardaki etiketler ile TÜİK’in sunduğu istatistikler arasında uçurum var. Bu çelişki artık tesadüf değil, sistematik bir algı yönetimine dönüştü.
Kulp’taki esnaf, alım gücü düşen vatandaş nedeniyle satış yapamıyor. Üretici maliyetlerini karşılayamadığı için tarlasını işlemekten vazgeçiyor. Emekçi ise ay sonunda hesabını tutturamadığı için borçlanmak zorunda kalıyor. Bu tabloya rağmen enflasyonun ‘iyileştiğini’ savunmak, ekonomik sorunların üzerini örtmekten başka bir anlam taşımıyor.
Bizim eleştirdiğimiz sadece rakamların düşük gösterilmesi değil; bu rakamların halkın ekonomik mücadelesini görünmez kılmak için araç haline getirilmesidir. Gerçeği gizlemek, sorunu çözmez. Aksine, krizi derinleştirir.”
Sancar, ekonomik yönetimin bilimsel, şeffaf ve bağımsız kurumlarla yeniden yapılandırılması gerektiğini vurgulayarak, “Türkiye’nin ihtiyacı rakamların makyajlanması değil, halkın yükünü hafifletecek gerçek çözümlerdir” dedi.